Kraniyosakral Osteopati

Kraniyosakral Osteopatik Terapi Nedir?

Kraniyal (kafatası )ve sakrum (Kuyruk sokumu ) kemiklerine yumuşak dokunma hareketleri ve mobilizasyonlar ile yapılan bir manuel terapi yöntemidir.

Kraniyosakral tedavi yaklaşımı Dr.Still’in öğrencisi Amerikalı bir osteopat olan Dr.William Garner Sutherland tarafından 1899 yılında, osteopatinin temel prensipleri kullanılarak geliştirilmiş bir tedavi yöntemi olmuştur.

Kraniosakral Sistem Nedir?

Kraniosakral sistem; Merkezi sinir sistemi(beyin ve omurilik), serebrospinal sıvı (BOS ), bunu tutan ince zar, kafatası (cranial) ve kuyruk sokumu (sacrum) kemiklerinden oluşur. Beyin ve Omurilikten oluşan Merkezi Sinir Sistemi dıştan üç tabaka zar ile kuşatılmıştır. Bu zarlar dıştan içe doğru dura mater, arachnoidea mater ve pia mater dir. Sinir sistemi dokusunun beslenmesi ve atıklarının atılmasında hayati öneme sahip olan BOS ( beyin omurilik sıvısı ) Arachnoidea ve Pia mater tabakaları arasında bulunmaktadır. Beyin hücreleri, beyin dalgalanmaları, BOS, kan basıncı ve kan akım hızının ortaya çıkardığı salınımlar bu terapi de kullanılan cranial ritmi ortaya çıkarmaktadır.

Kraniosakral Osteopatik Terapinin Amacı

Bu Terapi de; Beyin ve Omuriliği saran fasyadaki kısıtlılıkların ortadan kaldırılması ve (BOS) akışının düzenlenerek sinir sisteminin daha sağlıklı hale getirilmesi, hareket sistemi, iç organlardaki sorunların giderilmesi ve dolaşımın düzenlenmesi amaçlanır. Kraniosakral Osteopati de vücudun kendi kendini iyileştirme (otoregülasyon ) kapasitesini açığa çıkararak zihinsel ve bedensel rahatlama sağlanır. Özellikle baş, boyun, omurga ve pelvis’deki ağrı ve fonksiyon bozukluklarının giderilmesinde ve ayrıca fiziksel ve duygusal travmaların vücutta yaratmış olduğu olumsuz etkilerin düzeltilmesine yardımcı olur.

Kraniyosakral tedavide hem sinir sistemine hem de bağ dokusunu (temel madde) yumuşak dokunuşlarla uyarıp düzenlemesini sağlamak mümkündür.

Bedendeki tüm merkezi sinir sistemini bir araya getiren beyin ve omuriliği saran fasya’daki kısıtlılıkların elle muayene edilip, bu noktaların gevşetilmesi, tüm bedeni etkileyen iletişim sinir ağına etki ederek bir iyileşme süreci başlatır.

Kraniyo sakral tedavi uygulandığı bölgenin uzağındaki doku, organlar ve hareket sistemindeki rahatsızlıkları ortadan kaldırabilir. Bu iyileşme etkisi sinir sistemi ve dolaşım sistemi üzerinden gerçekleşir.

Kraniyosakral yaklaşımın gelişmesinde 3 temel Osteopati ilkesi geçerlidir.

1-Vücut bir bütündür, birçok parçanın toplamı değildir. Vücut parçalarını birleştiren bağ dokusu ve fasyalar, tüm kas, sinir, damar ve organları kuşatarak tüm vücudu birbirine bağlar.

2-Yapı ve fonksiyon birbiriyle ilişkilidir. Anatomik yapının var olması demek, hizmet ettiği birde fizyolojik fonksiyon bulunması demektir. Yani anatomik yapıda bir anormallik varsa bu oradaki fonksiyonuda etkileyecektir. Eğer fonksiyon zayıflamışsa bu durumda anatomik yapıda yeniden şekillenecektir.

3-Beden kendi kendini iyileştirmek için ihtiyacı olan potansiyele sahiptir. Beden özündeki gücü homeostatik dengesine ve organizasyonuna dönmek için kullanır. Uygulanan tedaviler bu potansiyeli açığa çıkararak homeostazı sağlamaya yönelik olmalıdır.

Kraniyosakral Teknikler

Beyni ve omuriliği çevreleyen bağ dokusu üzerine yumuşak dokunuşlarla oluşur. Temas bazen kafatası kemikleri arasındaki sutural bir eklem, bazen de sakroiliak eklem gibi başka bir eklem bağlantısına yapılabilir. Yada omuriliği saran fasya tabakası üzerinde çalışılır.

Kullanılan tekniklerin bazılarında sadece kraniyosakral ritme konsantre olunur. Tedavideki dokunuşlar her zaman en az baskıyla ve çok nazik uygulanmalıdır.

Kraniyosakral Ritmin Dinlenmesi

Kraniyosakral sistemde derin ve ritmik bir nabız atışına benzer bir atış vardır Bu sistemdeki kranial ritm, insan vücudundaki en temel, en derindeki ritmdir. Vücudun fiziksel olarak 3 ritmi vardır: Kalp atışı ritmi, nefes alış veriş ritmi ve kranial ritm. Doğarken ilk başlayan ritm ve ölürken son duran ritm kranial ritmdir, kranial ritm tüm fiziksel vücudun ritmini koordine eder.

Bu terapiyi kullanan Osteopatlar deneyimleri arttıkça tüm bu ritmleri ayrı ayrı hissetmeye başlar. Osteopatın tedavi sırasında sakin olması ve yaptığı çalışmaya konsantre olması gerekir.

Kraniosakral Osteopati Terapi Felsefesi

Kemikler geçmiş anıları depolar, yaşanmış travmalar, doğum acıları, duygusal sorunlar kraniosakral terapide üzerinde çalışılan kemiklerde toplanmıştır. Bu kemikler kuyruk sokumu ve kafa kemiklerinden oluşur.

Tutulmuş bir kuyruk sokumu kemiği( sakrum) sinüs problemleri, migren ve baş ağrısı ile ilişkili olabilir. Sakrum aynı zamanda doğumla cinsellikle ve hayatta kalmayla ilgili geçmiş anıları ve travmaları tutar.

Kraniyal kemiklerin rahatlatılması baş ağrısına, tıkanık akciğer ve sinüslere, alerji ve zorlu doğumlara, trafik kazasında oluşan boyundaki değişimlere ve ödeme iyi gelir. Parasempatik sinir sistemini uyararak derin rahatlama sağlar. Ayrıca çene eklemi ile ilgili sorunları, görme bozukluklarını ve öğrenme güçlüklerini rahatlatır. Vertigo nevralji ve bazı diş sorunlarına iyi gelir.

Alt çene kemiği kimlik sorunları, kararlılık, cinsellik bedensel zevke düşkünlük ve bastırılmış duygularla ilgili sorunlarla bağlantılı bir kemiktir.

Kraniosakral Osteopatinin Kullanıldığı Rahatsızlıklar

  • Stres
  • Anksiyete bozuklukları ve Sinirlilik
  • Uyku bozuklukları
  • Baş ağrısı
  • Baş, boyun ve omuz gerginlikleri
  • Sırt ve bel ağrıları
  • Siyatalji
  • Fibromyalji
  • Nevralji
  • Migren
  • Vertigo
  • Tinnitus
  • TME(çene eklemi) gerginliği
  • Bruksizm (diş gıcırdatma)
  • Adet sancıları
  • Kronik sinüzit
  • Bebeklerde yutkunma, kusma, kafa şekil bozukluğunda cranio-sakral osteopati kullanılabilir.

Kraniyosakral yaklaşımı anlamış olan Osteopat bu tekniği seanslarında nerde, ne zaman, nasıl ve ne sürede kullanacağına kendisi karar verir.